Hocamız 1932 yılında Rize ili Güneysu ilçesi Ada Cami köyü Anca mahallesinde doğdu.
Sofuoğullarından Kadir beyin oğludur. Küçük yaşta Ada cami köyü Anca camisinde hıfzını ikmal edip , Külünkoğlu Mehmed Efendiden Arapça okumaya başladı. İcazetini Arpikli Maksut Hocaefendi den talebe arkadaşları meşhur İba hoca lakaplı Mustafa yazıcı ve Mustafa Topal ile beraber aldı.
O dönemde medresede üç Mustafalar diye anılırlar. 1949 yılında sırasıyla Anca Camisi ve Zavendik camisine imam oldu. Burada eski camiyi bozarak Zavendik’lilerinde desteğiyle yeni bir cami ve kuran kursu inşa etti. Bu imamlığı sırasında hem talebe okuttu hem de yörenin meşhur alimlerinden Kambozlu Hacı Hüseyin Avni Hoca Efendi , Potomya imamı Civelekzade Mustafa Efendiden , Mişonalı Ramazan Efendiden , Civelekzade Sabit Efendi , Batumlu Muhacir Hoca efendi , hacı Peyhan Efendi , Of Çalekli büyük alim hacı Dursun Efendi , Çıfaroksalı Mehmet Aşık Kutlu hoca efendi ve Setozlu hafız Yusuf Efendinin sohbet ve ilim meclislerinden istifade etmiştir. Bu istifade ettiği ilim ve sohbetleri her daim göz yaşlarıyla rahmet verdiği yörenin meşhur müderrisi merhum gönüldaşı Muhsin hoca efendi ile müzakere etmiştir.
Anca mahallesinden olmasına rağmen bu genç yaşında henüz askere gitmeden göstermiş olduğu bu manevi hizmetlerden dolayı imamı olduğu Zavendik köyünün ismiyle anılmıştır. Zavendik köyü ve tüm Rizeliler bu genç müderrisi bağırlarına basmış ve artık ona ömrünün sonuna kadar iftiharla taşıyacağı Zavendik’li Hoca mahlasını vermişlerdir.
Her daim okuduğu vatan sevgisi imandandır hadisinin sırrına mazhar olmak üzere her Müslüman Türk genci gibi kutsal vazifesini yapmak üzere Ankara Mamak muhabere merkezine 1954 yılında teslim olmuştur. Artık tüm Zavendik’liler hocalarının bir an evvel tezkere alıp gelmesini ve sohbetlerinden istifade ettiği alimler bir an evvel bu iştiyaklı hevesli genç müderrisin hizmetlerinin başına dönmesi için dua etmektedirler. Bu genç müderrisde bunun farkında olsa gerek ki izine geldiği ilk saatlerde yukarıda isimlerini zikretmiş olduğumuz bu alimleri her daim ziyaret eder, ellerini öper hal ve hatırlarını sorar dualarını alır aynı zamanda askere gitmeden evvel okuttuğu öğrencilerine ders verir ; izinlerini de okumak ve okutmakla geçirirdi. İlahi mukadderat onu acemi birliğinden sonra ‘’binbir hatim nuru arşı doldurmuş , bela musibeti yerden kaldırmış, düşmanları kahreylemiş , öldürmüş, Mevla’ya emanet olsun Erzurum’ beytiyle meşhur Anadolu’nun efesi evliyalar diyarı dadaşlara usta birliğini yapmak üzere Erzurum Karskapı kışlasına teslim olmuştur.
Hoca Efendiyi bu kışlada mülakata tabi tutan binbaşı komutanı ona ne iş yaparsın lazoğlu diye sormuş ve Hoca efendi ona imam hatibim efendim diyerek cevap vermiştir. Binbaşı ona hafız mısın hoca mısın Mustafa dediğinde Hoca efendi komutanına Karadeniz uşağı olmanın verdiği güvenle ben hem hafızım hem hocayım demiş. Binbaşı genç askere öyle mi ? O zaman şu ayete bir mana verebilir misin diyerek ; Bismillahirrahmanirrahim : ela yalemu men halek ve huvel latiful habir sadakallahul azim ayetini okur. Hoca efendi genç yaşında almış olduğu doyurucu ilimle bu ayetin mealini komutanına izah etmiştir. Karşılığında komutanı ona teşekkür ederek onu hizmet eri olarak himayesine almıştır. (1) Artık Hoca efendinin hayatında maddi ve manevi büyük zenginliklere vesile olacak Erzurum günleri başlamıştır.
Çok titizlikle yerine getirdiği kutsal askerlik vazifesiyle beraber hiç ayrılmadığı kitaplarıda onunladır. Hocamız Erzurum’daki anılarında o günlerini sözlü ve yazılı olarak şöyle nakletmiştir. Rabbim o binbaşı komutanımdan razı olsun , Erzurum merkezde 25 medrese hizmet vermekteydi. Biz o medreselerden nasibimiz olan Zeynel medresesini , Şeyhler medresesini tercih ettik. Bu medreselerde o dönemin büyük alim ve mutasavvıfları var idi. Sırasıyla Erzurum müftüsü hacı Sakıp Danişmen Hoca efendi , Erzurum müftüsü Solakzade hacı Sadık Efendi , Divrikli Hacı Faruk hoca bey , hafız Ahmet Efendilerden istifade etmek nasip oldu . hasseten merhum Karabekir Paşa’nında mürşidi olan Erzurum meşhur evliyalarından hasan kalenin Alvar imamı Alvarlı Muhammed Lütfi Efe hazretlerinden istifade etmiş onun iltifatına mazhar olmuştur. Askerlikteki izin günlerinde onu yalnız bırakmayan Erzurumlu kadim dost ve gönüldaşları merhum Naim hoca , merhum hafız Osman Demirci , merhum Tayyar Baba , merhum Cemal Efendi , merhum Nusret bey ve Konya emekli vaazı , Efe hazretlerinin halifesi Abdurrahman Öksüz Hoca efendilerle beraber bir çok cami , türbe ve kümbet ziyaretlerinde bulunmuştur. Hoca efendi askerlik esnasında beş iftarı taburda diğerlerini medresede yaptım komutanımın izniyle kışlanın ortasında 190 kişiye teravih kıldırdım. Gurbette olduğum halde ömür boyu zevkini unutamayacağım bayram namazını Lala Paşa camiinde kıldım diyerek o günlerini sitayişle anmıştır. Hoca efendi ahde vefa göstererek birkaç kez Erzurum’a hayatında iz bırakan bu dostlarını ziyaret ederek kadir şinaslığını göstermiştir.
1956 yılında aldığı terhisle tekrar Zavendik’teki cami ve kuran kursu görevine geri dönmüştür. Hoca efendi ilim tedrisatına bu sefer Rize müftüsü hocaların hocası meşhur Fatih dersiamlarından edebiyatçı, belağatçı Pilihozlu hacı hafız Yusuf Karali Hoca efendiden çeşitli kitaplar okuyarak ilim dağarcığını genişletmiştir. Müftü Yusuf Efendiyle arasında gizli derin manevi bir bağ oluşmuştur. O kadar ki her gün okuttuğu derslerde ona rahmet vermeyi bir vazife ahdetmiştir. Ve ona olan hayranlığını onun ardından okuttuğu öğrencilerine ‘’ bu dünyaya bir müftü Yusuf Karali daha gelmez , size ne öğretebildimse ne duydumsa hep ondandır aman ha ona rahmet vermeyi onu yad etmeyi unutmayınız o çok büyük bir alimdi kabrini ziyaret edin müftü efendinin notlarını dikkatli okuyun diyerek izhar ederdi. Bu muhabbet ‘’ Yusuf Efendi’ninde sık sık okuduğu ve Mustafa Efendi’ninde onun gibi çok tekrar ettiği şu beyitte gizliydi. Muhabbetten sual olsa halila , minel kalbi ilel kalbi sebila . Şu anda zikretmemizde sakınca olmayacağından burada şunu hatırlatmayıda bir vazife biliyoruz. 3 şubat 1969 da aşık olduğu bu büyük alim Müftü Yusuf efendinin cenazesini kıldıran ; ama gönlündeki , gözündeki yaş dinmeyen merhum Mustafa Efendi hocamızın ardında da Müftü Yusuf Efendi sağlığında Yıldız Hamidiye Camii İmam Hatibi meşhur kurra hafız Abdullah Hatipoğlu Hoca efendiye bizzat şöyle söylediği nakledilir . ‘’ Mustafa Hoca Nil’e benzer o gizli ve derinden akar’’ diyerek Hoca efendinin bugünlerini haber vermiştir. Hoca efendi bir taraftan zahiri süslerken diğer taraftan batınını da ihmal etmeyerek , 1963 yılında Nakşibendi geleneğinin İsmailağa cemaati şeyhi olan aynı zamanda da komşumuz Of’un büyük alimi çalekli hacı dursun efendinin de kayınbiraderi ve en güzide talebesi olan son devrin büyük alim ve mutasavvıflarından gönüller sultanı hacı Mahmud Ustaosmanoğlu Hoca efendiye intisap etmiştir. Bu muhabbet sık sık karşılıklı ziyaretlerle birbirlerine olan sınırsız saygı ve sevgiyle Hoca efendinin ölümüne kadar devam etmiştir. Mustafa efendi bir gün Efendi hazretlerini ziyaretinde efendi ona Mustafa efendi sen ne kadar tatlısın , sen ne kadar sevilmeye layıksın bu dünyada seni sevmeye doyamadım rabbim ahirette bizi beraber eylesin diyerek ona olan muhabbetini izhar etmiştir. hayatında kibrit ucu kadar gurura yer bırakmayan 50 yıl boynunu kamburlaştıracak kadar bükük gezen merhum hocamız bu medhiyyeyi sık sık tahdisi nimet babından yanındaki öğrencilerine anlattırırdı. Mahmud efendi hazretleri sık sık mektuplaştığı her daim selam yollayıp hal ve hatır sorduğu yanına gelindiği zaman ben Rize’den geliyorum diyenlere ooo Zavendikli hocanın yanından mı diyerek aşırı bir ilgi ve alaka gösterdiği hele Mustafa efendinin talebesiyim diyenlere ayakta karşılayarak sakın onu bırakmayın o bir deryadır kıymetini bilin okuyun ondan ayrılmayın diyerek ikramlarda bulunurdu. İşte bu öyle gizli bir muhabbetti ki Hoca efendi ilerleyen hastalığına rağmen tekerlekli sandalyesiyle kalbindeki derin hüzünle ama inna lillahi ve inna ileyhi raciun sırrını idrakle kıymetli dostu ve halifesi Zavendik’li Mustafa hocayı 20 ekim 2009 günü o mahşeri kalabalığın içerisinde ezilme tehlikesine rağmen yalnız bırakmamış , cenazesini kılarak aradan bir yıl geçmesine rağmen halen daha sohbetlerinde talebelerine onu örnek göstererek ‘’ zavendikli Mustafa efendi meleklere benzerdi , tek farkı melekler görünmez Mustafa efendi hocamız görünürdü’’ diyerek aralarındaki muhabbetti izhar etmiştir.
1965 yılında girdiği vaizlik sınavını kazanarak sırasıyla Erzincan ılıç , Çayeli , Kalkandere , Pazar ve Rize merkez vaizliklerinde bulunmuş , bu arada yine talebe okutma ve halkı irşad vazifelerinide ihmal etmemiştir. Evi bir ilim ve irfan yuvası olmuş , her gün onlarca insan evine camiye gider gibi gelerek fetvalar sormuş ve nasihatler almışlardır. Hocamız yapmış olduğu gerek Zavendik köyündeki kız ve erkek kursları ve gerekse merkez Mehmet mataracı kız kursu ve diğer hizmetlerini bir çatı altında toplamak ihtiyacı hissetmiş , ve hayırsever Rize’li vatandaşlarımızın katkılarıyla 1990 yılında İrşad vakfının kurulmasına öncülük etmiştir. Hoca efendi vefatına kadar 19 yıl süreyle vakfın mütevelli heyet başkanlığını diğer üyelerin teveccühü ile devam etmiştir. Hocamız resmi vaiz görevini yürütürken bir yandanda Rize’mizin bir çok kuran kursu bulunmasına rağmen 1991 yılında bugün bile en büyük ihtiyacı olan öğrenci barınma sorununu ta o zamanlar hissederek eski müftülük sitesi üzerinde imam hatip ,ilahiyat ve diğer okullar olmak üzere 150 kişilik irşad vakfı talebe yurdunu hizmete açmıştır.
Bu yurtta bizzat kendisi yavrularımıza 4 yıl aralıksız iman, vatan , millet, bayrak ve kuran sevgisi aşılamıştır. Bu yıllar içerisinde yetiştirdiği öğrenciler içerisinde birçok meslek grubundan insanlar olduğu gibi halen ilimizde görev yapmakta olan birçok imam talebeside bulunmaktadır. Merhum hocamız merkezde hasıl olan ihtiyaç dolayısıyla yine irşad vakfının bünyesinde hayırsever Rize’li gönüldaşlarıyla iştişare ederek onların sınırsız maddi ve manevi katkılarıyla ilerleyen yaşına rağmen yorulmadan 1997 yılından müftü mahallesindeki cami karşısındaki binayı erkek kursu olarak Rize müftülüğünün denetimde resmi olarak hizmete açmıştır. Bu kursta hiçbir karşılık beklemeden ömrünün sonuna kadar talebe yetiştirmiştir. Hocamız büyük bir olgunlukla Rize merkezde devam ettiği vaizliği Trabzon ili Sürmene ilçesi vaizliğinde sürdürmüştür.
Merhum Sürmene vaizliğinden arta kalan zaman diliminde yorulmadan bıkmadan dolmuşlarla gidip gelerek kimseye yük olmadan hizmetlerinde merkez olarak arandığı zaman çok rahat bulunduğu müftü mahallesindeki kurs odasında talebe yetiştirmeye son nefesine kadar devam etmiştir. Hoca efendi şuan ilimizde eksikliği hissedilen yeri doldurulamayan nevi şahsına münhasır kişiliği , takvası , güven veren yaşantısı ile ilimizde sıkça vuku bulan arazi anlaşmazlığı , sınır davaları , akraba tartışmaları , hasımlık , şiddetli aile geçimsizlikleri , bozulan iş ortaklıkları v.b. sosyal ve ictimai olaylarda her zaman akla gelen , kadınıyla erkeği ile genciyle yaşlısıyla herkesin sözünü dinlediği kabul ettiği en önemli şahsiyetdi.
Tüm hemşerilerimizin davetlerini kırmaz cenazelerine, düğünlerine, nikahlarına, sünnet ve merasimlerine iştirak ederdi. Hocamız az uyur az konuşur, çok dinler, gönül kırmaz, hep dua eder hep dua isterdi. Derslerini vaazlarını yaparken çok candan samimi içten anlatır, adeta dinleyenin gönlüne ruhuna nakşederdi. Talebelerini medh eder yer yer şakalaşır bir suale cevap verdikleri zamanda onları aşırı medh eder boynuz kulağı geçti bunlar bizi geçti diyerek teşvik eder tüm misafirlerine bu ölü ziyareti olmasın der akabinde ikramlarda bulunurdu. Bu minval üzereyken 15 yıl aralıksız ders verdiği müftü mahallesindeki rahlesinden 6 ekim 2009 pazartesi günü akciğer yetmezliğine bağlı nefes darlığı şikayeti ile önce ssk ya ardından Rize eğitim ve araştırma hastanesine kaldırıldı. Burada tüm hastane personelinin öz verili çabalarına ve tüm sevenlerinin dualarına rağmen yakınlarına dünya beni sevmedi bize küstü zaten bende onu hiç sevmemiştim diyerek gelen tüm ziyaretçileriyle bizzat helalleşerek gelmeyenlere selam ve dualarını ileterek biz hakkımızı helal eyledik onlarda bize haklarını helal etsinler dua etsinler söyleriyle bir taraftan sağlıklı bir insan gibi ibadetlerine devam ederken bir taraftanda okutacağı dersler için günler veren ama dilinde hak tecelli eyleyince her işi asan eder halk eder esbabını bir lahzada ihsan eder ihsan eder ihsan eder beytini okuyarak girmiş olduğu yoğun bakım ünitesinde 5 gün kalarak 19 ekim pazartesi gecesi 01:45 te hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Cenazesi 20 ekim Salı günü öğle namazını müteakiben cumhuriyet meydanında tüm hemşerilerimizin katılımı, binlerce hafızın duaları, yanık sesli müezzinlerin hoş selalarıyla, uzaktan ve yakından teşrif eden onbinlerin katılımıyla emsali Rize’de görülmemiş bir cenaze namazıyla cenaze namazı kılınmış , sevenlerinin hakkımız hocamıza helal olsun nidalarıyla Zavendik köyündeki aile kabristanlığına defnedilmiştir. Ve cenazeye katılanlar her yıl 20 ekim gününü merhum hocamızı hatırlama ve yad etme günü olarak ilan etmiştir. Bizleri sevindiren hocamızın ölümünün hemen ertesi haftasında Rize il müftülüğü tarafından kadir şinaslık gösterilerek kabrinin bulunduğu Zavendik köyündeki cami ve kursa ve müftü mahallesindeki son nefesine kadar hizmet ettiği erkek kuran kursuna ‘’ Zavendikli Mustafa hoca ‘’ ismini resmen vermişler ve Rize’lilerin taktirlerini kazanmışlardır.
Ayrıca bu kısa zamanda Haydar Ali Yıldız , Mehmet Erdoğan ve Naim Özgen tarafından da hocamızın hayatı bir kitapçık haline getirilmiştir. Ayrıca hocamızın ölümüyle boşalan tüm hizmetlerini yürüttüğü İrşad vakfı mütevelli heyet başkanlığına damadı ilahiyatçı öğretmen Ahmet Ali Saruhan hocamız oy birliği ile getirilmiştir. Saruhan hocamızda hoca efendinin Zavendik köyü cami ve kursu , müftü mahallesindeki mataracı kız kuran kursu , müftü mahallesi camii karşısındaki zavendikli Mustafa hoca erkek kuran kursundaki tüm öğrencilerin iaşelerini karşılamaktadır. Ve merhum hoca efendinin hayatında irşad vakfına Katırcıoğlu Mustafa beyefendi tarafından bağışlanan 2,5 dönüm arazi üzerinde 7 katlı kuran kursu inşaatına başlanmış ve karkas inşaatı bitmiştir.
Hocamızın hizmetleri vasiyeti üzere hayatında olduğu gibi aynı güven ve titizlikle irşad vakfı ve değerli yönetimi tarafından yürütülmektedir. Merhum hocamız evli ve dördü erkek altısı kız olmak üzere on çocuk babasıydı. Çok iyi derecede Arapça ve Farsça bilen Hoca Efendinin tahsil ettiği ve okuttuğu ilimler şöyle: Sarf-Nahiv Meani (Fesahat-Belağat), Makamat-ı Hariri (Arap Edebiyatı, Fesahat ve Beleğat) Tevsir: İbn Atiyyen, İbn Kesir, Tefsir-i Kebir, Kadı Beydavi, Celaleyn Hadis: Buhari, Müslim, Riyazüssalihin, Ramuz-el Ehadis. Kelam, Mantık. Akaid Usul-u Fıkıh Tashih-i Huruf Tecvid Osmanlıca Tasavvuf Feraiz (İslam Miras Hukuku); Hoca efendi bu ilimde ihtisaslaşmış olduğundan nüfus ve tapu kadastro müdürlüklerinde (askeri kayıtlar ve çeşitli arşivler) resmi yeminli tercüman olarak da görev yapmaktaydı. Hulasa 64 yıllık Allaha İslam’a kurana adanan bir ömür yine Allah Allah nidalarıyla son bulmuştur. Hocamızın merhum hocalarından Avlarlı Muhammed Lütfi Efe ks. Hazretlerinden naklederek büyük bir iştahla okuduğu beyit vuku bulmuştur. “Alanda Satanı Gözet, Satanda Alanı Gözet, Karında Kalanı Gözet, Mevladan Al ,Mevlaya Ver “ Merhum Zavendikli Mustafa efendi hocamızda bu beyti hayatına düstür ederek Mevla’dan alıp Mevla’ya vermeyi tercih eden iz bırakan unutulmayan rahmetlerle hatırlanan o büyük silsileye dahil olmuştur. Allah rahmet eylesin. Amin.