Prof. Dr.
M.Esad COŞAN
İslâm,
insan'a ve cemiyet'e çok büyük değer atfeder:
İnsan,
eşref-i mahlukattır, yaratıkların en şereflisidir, en mükemmeldir, en
itibarlısıdır, en yücesidir. Allah CC onu mükerrem varlık kılmıştır, iki
cihanı onun için yaratmıştır, cümle mahlukatı onun hizmetine vermiş,
istifadesine sunmuştur; insan, helâl olarak diğer canlıların etinden,
sütünden, derisinden, kılından, emeğinden, ürününden istifa eder, av
avlar, kurban keser, onlara tarla sürdürür, onları binek edinir,
evcilleştirir, bitki, sebze, meyve üretir, tüketir... Yeri, göğü,
havayı, suyu kullanır.
İnsan, iman ile daha da azizleşir, yüceleşir, safileşir, melekleşir,
meleklerden de üstün bir mertebeye yükselir; ama küfür ile esfel-i
safilîne düşer, muazzam değer kaybeder, berbat ve perişan hale gelir,
azaba mustahak olur, ebedi hüsrana uğrar.
İslâm'da insan kadar içtimai vazifeler, adab-ı muaşeret, cemiyet hayatı,
düzeni, refahı, salâhı, felâhı da çok mühimdir. İslâm, cemiyet'i,
toplum, şefkatle, hararetle, dikkatle, kuvvetle ve şiddetle korur.
Cemiyeti mutluluğa götüren herşey sevap, huzuru bozan herşey de
günahtır, kat'iyetle yasaktır.
Onun için şahısların arasını bozan fitne, fesad, gıybet, iftira,
dedikodu, laf taşıma, sûizan, yalan... yasaklanmıştır. Bütün insanlar
Hz. Adem'in evladıdır; mü'min mü'minin kardeşidir; müslümanın müslümana
üç günden fazla dargın durması haramdır; komşuluk haklarına çok dikkatle
riayet etmek lâzımdır; yapılan kusur ve hataları affetmek fazilettir,
Allah için kardeş ve dost olmak çok sevaptır; zenginler fakirlere sadaka
ve zekât vermeğe mecburdur; sıla-i rahim yapmak, akraba ve dostları
yoklayıp kollamak görevdir; ana ve babaya, büyüklere hürmet, küçüklere
şefkat ve riayet şarttır; dostların birbirlerini ziyaret etmesi
emredilmiştir; hudutlarda murabıt olmak, nöbet tutmak, müslümanların
emniyetini sağlamak fevkalâde sevaplıdır.
İyi bir müslümanın, İslâm'ın ruhunu, ibadetlerin amaç ve hedefini,
şeriatin emir ve yasaklarındaki ulvi gaye ve hikmetleri çok iyi anlayıp
kavraması lazımdır; çünkü alacağı mânevî ecir ve mükafat; şuuru, iz'an
ve irfanı, sevgisi, ihlâsı, anlayış ve sezgisi ile orantılıdır; sığ ve
sathi, bön ve kaba, savruk ve dikkatsiz, cahil ve gafil müslüman çok pot
kırar, çok çam devirir, çok zarar ve ziyana uğrar, çok cezaya çarpılır.
Koca bir ramazan geçti; muazzam bir feyiz ve bereket, zevk ve şevk
mevsimi kapandı, gece gündüz muhteşem bir mânevî eğitim uygulandı, bir
ay boyunca şahane bir iman ve irfan devresi yaşandı.. Günahlar
bağışlandı, gönüller nurlandı, ödüller dağıtıldı, makamlar kazanıldı,
rütbeler yükseltildi, imanlar kuvvetlendi, vicdanlar aklandı, bedenler
paklandı, sıhhatlandı, mübarek bayrama kavuşuldu, kardeşlik duyguları
coştu, sevgi pınarları gürül gürül aktı, camiler doldu taştı,
milyonlarca mü'min rahmete gark oldu; tekbirler, tehliller, tesbihler,
zikirler ve dualar ile tebrikleşildi, bayramlaşıldı, ziyaretleşildi...
Ne yazık nefsini ve şeytanı, bunca güzel imkân ve fırsata rağmen
yenemeyenlere, düşmanlığı dostluğa döndüremeyenlere, kötü huyları ve
alışkanlıkları atamayanlara; sevgiyi, saygıyı, afv ü safhı, güzel
ahlâkı, fazileti, cemal ve kemâli öğrenemeyenlere, İslâm'ın, iman ve
irfanın zevkine varamayanlara!...
Ramazanın feyiz ve bereketinden faydalanamayanlara!...
Bayramda bile inadı, küslüğü, nekesliği üzerlerinden atamayanlara!...
Malûmdur ki:
Küçükler büyükleri; rütbesi aşağı olanlar, yüksek rütbelileri; makamı
altta olanlar, üstte olanları; evlâtlar babaları; dervişler şeyhlerini
ziyaret eder; tebriklerini, hürmetlerini sunar.
Allah CC şaşıranlara inâyet ve hidayet eylesin!
|